Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bir bütün

См. также в других словарях:

  • bütün — sf. 1) Eksiksiz, tam Güller bütün güller bu sabah / Bir ağızdan şarkı söyler gibi açıyor her bahçede. N. Cumalı 2) Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi Bütün civar köylerde onu sevmeyen yoktu. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Bozuk olmayan (para) Bütün… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • birələmək — f. dan. Birə daraşdırmaq, birə ilə doldurmaq, birəli etmək. Pişik yatdığı yeri bütün birələdi …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • bir kolayını bulmak — kolaylıkla yapabilmeyi sağlamak veya yapma yolunu bulmak Bu Şadi ne yapar yapar, İstanbul daki bütün yabancı konsoloslukların kokteyline, yemeğine kendini davet ettirmenin bir kolayını bulur. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak — söylenen söze önem vermemek Fakat bütün bu sözler benim bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Yaradana sığınıp (bir iş yapmak) — bütün gücünü kullanarak (o işi yapmak) Yaradana sığınıp Osmanlı tokadını çarptık mı adamı lobut yemişe çeviren biz değil miydik? A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünya bir araya gelse — 1) dünyadaki bütün insanlar engel olmaya kalksa bile anlamında kullanılan bir söz ... bütün dünya bir araya gelse fikrimi değiştiremez. Ö. Seyfettin 2) dünyadaki bütün insanlar bir araya toplansa bile anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur — gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bin ölçüp bir biçmeli — yapılacak bir işin bütün yönleri önceden çok iyi düşünülmeli, sonra işe başlanmalıdır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dört göz bir evlat için — anne ve babanın bütün emek ve didinmesi evlat içindir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dört bir taraf (veya yan) — her yan, bütün çevre Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iki yakasını bir araya getirememek — maddi sıkıntıdan kurtulup rahata erememek Burada kızlar çok pahalıdır. Evlenen adam kolay kolay iki yakasını bir araya getiremez. Kızın bütün sülalesine hatırı sayılır hediyeler sunmak şarttır. B. R. Eyuboğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»